Geçtiğimiz gün İstanbul ve tüm Türkiye’de 19 Ocak 2007’de ne olduğu hatırlandı. Bir parmağın bir tetiği çekmiş olduğu, sakin bir öğle vakti dünyanın akışının değiştiğiydi hatırlanan. Peki 20 Ocak’ta, 21, 22 ve 23 Ocak’ta neler olmuştu? Geçtiğimiz senenin şubat ve mart ayları ne getirmişti bize? Silah tutan ellerin gösterdiği işbirlikçi polis ve askerler, münferit kelimesini kullanmakta hiç tereddüt etmeyen bakanlar ve valiler, gündüz gözüne uluorta atılan tehditler, imha edilen deliller, soruşturulması reddedilen emniyet mensupları, jandarmalar, polis muhbirleri… Cinayetten tam bir yıl sonra bugün, 19 Ocak 2008’de geldiğimiz nokta neresi peki? Dava da sürüyor, birbiri ardına tahliyeler de. Biz Hrantız dedikçe Mehmetlik dayatmaya meraklı grupların seslerini yükseltirken sırtlarını yasladıkları ırkçı iktidarlar işbaşında. 301’in soluğu hâlâ ensemizde.
Nasıl bu cinayet 19 Ocak 2007’de durup dururken kendine hakim olamayarak tetiği çekmiş bir aklıevvelin işinden ibaret değilse, nasıl bu feci olayda, o parmağın o tetiği çekişinde, nice ocakların, şubatların, “Hrant Dink’in öldürüleceğini çoktan bilen bütün bir Trabzon”un, valisiyle, komiseriyle, ülkücüsüyle, eline silah tutuşturulan çocuklarıyla ince ince dokunmuş bir şebekenin izi varsa, o karanlık günün üzerinden geçen bir yılda ve tam şu anda da, o tetiği çeken parmak dışında kalan her şey, Hrant Dink’i bu dünyadan alan silahlar, fikirler, şebekeler, yasalar aramızda. Cinayet devam ediyor. Her gün, her saniye maruz kaldığımız, zaman zaman fikrimize, zaman zaman canımıza kasteden şiddet biçiminde, Hrant Dink’in yaşamaya mecbur bırakıldığımız yokluğu biçiminde devam ediyor cinayet.
19 Ocak 2007’de giden canın geri gelesi yok. Dünyanın akışı değişti, dünyaya akışını değiştirmeye niyetli bir adam aramızdan alındığı için. Fakat öncesiyle sonrasıyla değişmeyen akışlara dur demenin, adaleti devam eden cinayetin boğazına tıkamanın vaktidir. Mahkeme önlerinde artık hayatlarımızı katlettirmek istemediğimizi bağırmanın vaktidir.
Adalet talep eden bu denli çok insanın acılı hatrı bu yas günüyle sınırlı kalamaz; adaleti de sağlar, karanlıkların boğazına çomak da tıkar bir gün. Hrantsız olduğu için hep eksik kalacak bir adalet…