
Türkiye ekonomisine dair önceki değerlendirmemizde son 7 yıldır 10 bin dolar seviyesinde takılıp kalarak yerinde sayan kişi başına düşen gelire dikkat çekmiş, Türkiye’nin diğer gelişmekte olan ülkelerin altında kalan büyüme performansını gözler önüne sermiş ve “Ekonomik Büyüme Hikâyesinde Sonun Başlangıcı Mı?” diye sormuştuk. Çokça paylaşılan bu yazıya gelen yorumlarda “ekonomik büyümeden herkesin eşit bir biçimde yararlanmadığı” en çok altı çizilen nokta oldu ve Türkiye’de ekonomik büyümeden kaynaklanan zenginleşmenin nasıl paylaşıldığına dair bir araştırmanın yararlı olacağı sıkça belirtildi.
Bu yazıda işte bu önemli soruya yanıt aramaya çalışacağız. Bugün AKP hükümetinin en önemli seçim vaadi yine ekonomik istikrar ve hızlı büyüme. Peki, AKP’nin iktidarda olduğu son 12 yıl içinde yaşanan ekonomik büyüme ve hükümetin “bizi tekrar seçmezseniz bozulur” dediği “ekonomik istikrar” daha çok kimlere yaradı, Türkiye’deki servet bölüşümü bu yıllar içinde kimden yana değişti?
AKP İktidarlarında Ekonomik Büyüme Kimlere Yaradı?
Yukarıdaki ilk grafiğimizde Türkiye’deki en zengin %1’lik kesim ile geri kalan %99’luk kesimin Türkiye’deki toplam servet birikiminden aldıkları payların yıllar içindeki değişimini görüyoruz. Buna göre AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılında Türkiye’deki en zengin %1’lik nüfus toplam servetin %39.4’üne sahipken ülkenin geri kalan %99’luk kesimi Türkiye’deki toplam zenginliğin %60.6’sını elinde bulunduruyordu. AKP iktidarı altında geçen yıllar içinde, Türkiye’deki en zengin %1’lik kesimin toplam zenginlikten aldığı payı geri kalan %99’un aleyhine çok hızlı biçimde artırdığını ve 2012 yılı itibariyle en zengin %1’lik kesimin geri kalan %99’un toplam mal varlığından daha fazla birikime sahip olduğunu görüyoruz. Servet bölüşümündeki bu son derecede adaletsiz gidişat sonucunda 2014’e geldiğimizde artık Türkiye’deki en zengin %1’lik nüfus toplam servetin %54.3’üne sahip; buna karşın nüfusun geri kalan %99’luk kesimi toplam servetten ancak %45.7 oranında pay alıyor. Yani artık Türkiye’deki çok küçük bir azınlık geri kalan %99’luk nüfusun toplam mal varlığından daha büyük bir servete sahip. Bu tablo bizlere çok açık bir biçimde AKP hükümetlerinin iktidarı altında Türkiye’deki ekonomik büyümenin zenginleri daha zengin yapmaya hizmet ettiğini gösteriyor.
Burada hemen önemli bir noktanın ve bu çalışmanın özgünlüğünün altını çizelim. Yukarıda bahsi geçen veriler Türkiye’deki “gelir” bölüşümünü değil mal varlığı ve servet birikimindeki bölüşümü yansıtıyor.
Türkiye’de “gelir” dağılımındaki derin eşitsizliğe daha önce “Ekonomi Kimin İçin Büyüyor? Türkiye’de Gelir Dağılımı Eşitsizliği” başlıklı yazıda ayrıntılı olarak değinmiştik. Bu yazıda ise ilk kez Türkiye’de zenginlik/servet eşitsizliğini inceliyoruz.
Gelir dağılımına dair çalışmalar bireylerin veya hane halkının bir yıl içinde elde ettiği gelirleri karşılaştırırken servet dağılımına dair araştırmalar kişilerin yıllar içinde elde ettikleri birikimlerdeki değişimi karşılaştırıyor. Kişilerin orta ve uzun vadede alım güçlerinin, toplumsal statülerinin ve siyasal etkilerinin yıllık gelirlerinden ziyade servet birikimleriyle ilişkili olduğunu göz önünde bulundurursak, servet dağılımının gelir dağılımından daha da net bir biçimde sosyal adaletin sağlanıp sağlanmadığına dair bir gösterge sunduğunu söyleyebiliriz.
Servet dağılımı ve gelir dağılımına dair incelemeler arasındaki bir başka önemli fark da gelir dağılımıyla ilgili TÜİK’in, Aile Bakanlığı’nın ve çok sayıda uluslararası kuruluşun (yer yer birbirleriyle çelişmekle beraber) kapsamlı veriler sunmasına karşın, aynı kuruluşların servet dağılımına dair benzer biçimde kapsamlı veri ve incelemelerinin bulunmaması. Servet dağılımı hesaplanırken, kişilerin banka mevduatları, tahvil, bono gibi menkul kıymetleri, hisse senetleri, şirket ortaklıkları ve en önemlisi ev, arsa, iş yeri gibi gayrimenkullerini hesaba katmak gerekiyor. Tüm bunları hesaba katarak dünyadaki tüm ülkelerle beraber Türkiye’deki servet birikimi ve dağılımına dair bugüne kadarki en kapsamlı veriyi üreten araştırmanın Credit Suisse’in “Küresel Servet Raporu” (bkz: Global Wealth Report) başlığıyla her yıl yayınladığı veriler olduğunu söyleyebiliriz. Bu araştırmanın “Küresel Servet Veri Kitabı” (bkz: Global Wealth Data Book) olarak yayınlanan ekinde 2000 yılından bugüne kadar Türkiye’de ve dünyadaki servet birikimini, her ülkenin dünyadaki toplam servet birikiminden aldığı payın değişimini ve her ülke içinde %10 ve %1’lik en zengin kesimlerin toplam servet içinden aldıkları payı incelemek mümkün. Credit Suisse “net servet birikimini” menkul ve gayrimenkul varlıkların toplamından borçların çıkarılması sonucu elde kalan miktar olarak tanımlıyor.
Bu çalışmada işte bu “Küresel Servet Raporundaki” veriler esas alınmıştır. Bugüne kadar bu rapora kısaca değinilen yazılar olsa da, rapor nedense bugüne kadar Türkiye’de ayrıntılı bir biçimde incelenip analiz edilmemişti. Bu eksikliği de göz önünde bulundurarak özellikle 7 Haziran seçimleri öncesinde tartışma konusu olan ekonomik istikrar ve büyümenin getirdiği zenginleşmenin aslında nasıl paylaşıldığını gözler önüne sermenin gerekli olduğunu düşünüyoruz.
Credit Suisse verilerine göre 2014 yılı itibariyle Türkiye’deki yetişkin nüfusun %75.3’ünün kişi başına düşen tüm mal varlığı 10 bin doların altında kalıyor. Burada bahsi geçen 10 bin doların altında kalan miktarın yıllık olarak hesaplanan “kişi başına düşen gelir” değil kişilerin hayatları boyunca elde ettikleri toplam “servetleri” olduğuna dikkat çekmek gerekiyor. Yani, bırakın kişi başına geliri, Türkiye’de yaşayan nüfusun 3/4’ünün toplam mal varlığı 10 bin doların altında. Yine elimizdeki verilere göre Türkiye’de medyan servet 4 bin dolar kadar. Yani nüfusun yarısının kişi başına düşen mal varlığı 4 bin doların da altında.
2014 yılı verilerine dair aşağıdaki tablo Türkiye’deki son derece eşitsiz servet dağılımını gözler önüne seriyor. Buna göre Türkiye’deki yetişkin nüfusun
- %75.3’ünün mal varlığı 10 bin dolardan az.
- %22.8’inin mal varlığı 10 bin ila 100 bin dolar arasında.
- %1.8’inin mal varlığı 100 bin ila 1 milyon dolar arasında
- %0.2’sinin mal varlığı 1 milyon dolardan fazla.
Bu veriler ışığında hesaplanan Türkiye’deki servet bölüşümüne dair GINI katsayısı: %84.3. Gelir ve servet bölüşümüne dair bir gösterge olan GINI katsayısında büyük oranlar servet paylaşımındaki adaletsizliği, küçük oranlar ise adil bir bölüşüm olduğunu gösteriyor.
Credit Suisse verileri, dünyanın farklı ülkelerinde servet bölüşümünün yıllar içinde ne yöne evrildiğine dair bilgi de sunuyor. Kanada, Almanya, Japonya gibi sosyal adaleti sağlamaya yönelik uygulamaların baskın olduğu ülkelerde servet bölüşümündeki eşitsizlik son on yıl içinde bir miktar azalmışken, Çin, Hindistan, Endonezya ve Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde servet bölüşümündeki eşitsizliğin çok şiddetli bir biçimde arttığını gözlemliyoruz. Bu da AKP iktidarları döneminde Türkiye’yi servet bölüşümünün en adaletsiz olduğu ülkeler sıralamasında hızla yükselterek dünyada 6. sıraya yerleştiriyor.
Okumaya devam et →