Hrant Dink’i Kim Öldürdü?

Kuruluşunda ve işleyişinde ırkçılığa başvurmamış hiçbir modern devlet anlayışı yoktur.
-Michel Foucault-

hrant dink cenaze1Hrant Dink, 19 Ocak’ta öldürüldü, öldürüldüğü günden bu yana cinayetin gerçek faili aranıyor, ne var ki, hala uzlaşma sağlanamadı.
Bir cinayetin faili ve azmettiricisi olarak belki de bugüne kadar hiç bu kadar çok kişinin, grubun ve görüşün adı geçmemiştir. Hiç bu kadar çok gerçek ve tüzel kişilik zan altında bırakılmamıştır. Zanlılar listesi, elbette listeyi açıklayanların görüşlerine göre değişmektedir. Katil kimine göre Ogün Samast’tır, kimine göre ‘derin devlet’, kimine göre 301. madde. Kimine göre de milliyetçi basındır Hrant Dink’i öldüren. Ne var ki, bugüne kadar gündeme gelen tüm bu birbirinden farklı, hatta birbirine karşıt suçlamaların ilginç bir ortak paydası vardır: Cinayetin failleri türlü türlüdür, ama en nihayetinde bu cinayet, bir başkası tarafından, bizden olmayan bir iktidar tarafından ve bizim dışımızda gelişen dinamikler nedeniyle işlenmiştir. Peki, Ogün Samast’ı derin devletten, derin devleti görünürdeki devletten, görünürdeki devleti de kendimizden ayırmak, kısacası kendimizi böylesi bir iktidarın dışında konumlandırmak gerçekten bu kadar kolay mıdır? Bugünlerde sormayı unuttuğumuz soru, iktidarı ve yasalarını, sanki bizden ayrı faillermiş gibi tasavvur eden böylesi bir iç ve dış ayrımı yapıp işin içinden sıyrılıp sıyrılamayacağımızdır.
Okumaya devam et

Hiçbir Kimlik ya da Değer Mutlak Değildir

baudrillard.gif“Radikal Kitap Eki'nin 9 Mart 2007 tarihli sayısında yayımlanmıştır.”

Jean Baudrillard 6 Mart günü aramızdan ayrıldı. Ancak, gerek içinde yaşadığımız dünyayı gerekse sürdürdüğümüz alışkanlıklarımızı bizlere yadırgatan ve böylece hali hazırda olanın, ‘olması gereken’ olmadığını gösteren sarsıcı üslubu ile hep hatırlanmaya devam edecek.
Baudrilard’ın, yaşamı boyunca verdiği tüm eserlerinde ortak olan bir tema varsa bu da bugün gerçek olarak algıladıklarımızın, üzerine anlam yüklediğimiz değerlerin, bağlandığımız kimliklerin ve aidiyetlerin mutlak ve ebedi olmadığı fikriydi. Elbette, bu fikri ilk kez dile getiren Baudrillard değildi. Nietzsche’den Heidegger’e, Foucault’dan Deleuze’e uzanan tüm bir yapısalcılık sonrası eleştirel kuram, Baudrillard’ın düşüncesi ve yazınına damgasını vurmuştu. Baudrillard’ın tüm bu adı geçen düşünürlere katkısı ise bu kuramsal eleştiriyi, gelişen teknolojiyle kurduğumuz ilişki üzerinden yeniden düşünmesi ve böylece bizleri gündelik tecrübelerimizi sorgulamaya davet etmesi oldu.
Okumaya devam et

Davetsiz Misafir Blog

Merhaba,
Yayınına yaklaşık iki yıl ara verdiğimiz davetsiz misafir dergisini, davetsizmisafir.org adresinde online olarak yeniden yayınlamaya başladık. Web sitemizin “dergi arşivi” bölümünde, dergimizin basılı sayılarında yer alan çarpıcı makaleleri, öne çıkan söyleşileri ve çeviri metinleri bulabileceksiniz. Ne var ki, bu site geçmiş sayıların bir arşivi olmaktan ziyade esasta güncel yazı, fikir, yorum ve eleştirilerin dolaşıma girdiği sürekli aktif bir etkileşim alanı olarak tasarlandı. Sitemizi blog biçiminde tasarlayarak yazar-okur ayrımını ortadan kaldıran, coğrafi mesafeleri hükümsüz kılan, maddi ve siyasi her türlü tabiyeti reddeden, herkesin hem yazarı hem de okuru olduğu bir buluşma noktası ve hareketlı bir tartışma alanı kurmaya çalıştık.

Davetsiz misafirler, geçici otonom bölgemize hoş geldiniz!