Ey kör! Boştur bu yer, bu gök, bu yıldızlar boş!
Bırak onu bunu da gönlünü hoş tut hoş!
Şu durmadan kurulup dağılan evrende
Bir nefestir alacağın, o da boştur boş!
Ömer Hayyam
“Hiçbir şey göründüğü gibi değildir. Mesela, insanlar kendilerini dünya üzerindeki en zeki yaratıklar olarak görürler. Aslında bu gezegen üzerindeki en zeki üçüncü yaratıklar oldukları halde… Dünyadaki en zeki ikinci canlılarsa elbette ki, dünyanın ne zaman yok edileceğini fark edip oradan vaktinde kaçmasını bilen yunuslardır…”
İşte bu cümlelerle açılıyor Otostopçunun Galaksi Rehberi’nin sinema uyarlaması. Daha ilk cümlesiyle yadırgatmacı tavrını ele veriyor. Hiçbir şey görüldüğü, zannedildiği, düşünüldüğü gibi değildir. Mesela insan denen varlık, her sabah uyanıp yeni güne hazırlandığı sırada sorgulamaya üşendiği ve yine de hayatını üzerine inşa etmekten çekinmediği varsayımın aksine hiç de evrenin merkezinde yer almamaktadır. Bırakın merkezinde yer almayı, o kadar gereksiz bir yerde durmaktadır ki, üzerinde yaşadığı dünya, bir hiperuzay otoyolunun geçişi için hiç çekinilmeden ortadan kaldırılabilir. Ne ki, “insanoğlu uçsuz bucaksız evrenin içindeki rolünden, İngiliz Doğu Hindistan Şirketi’ne ait bir çay yaprağının kendi işlevinden haberdar olduğu kadar bile haberdar değildir.” 21. yüzyılın insanı, evrendeki konumundan hiç şüphesiz ancak Douglas Adams’ın 80’lerin başında önce bir radyo programı olarak hazırladığı ve kısa zaman sonra bir kitap olarak yayımladığı, şimdi de karşımıza bir sinema filmi olarak çıkan müthiş eğlenceli eseri, Otostopçunun Galaksi Rehberi’ne başvurarak haberdar olabilecektir!
Hayat + Evren + Her Şey = 42
Adams, eserini her ne kadar ‘biraz eğlenmek’ için kaleme almış olsa da, Otostopçunun Galaksi Rehberi, içinde bulunduğumuz çağın ruh halini yansıtan, içinde barındırdığı hicvin ardında gizli, derin bir melankoli ile karşımıza çıkmaktadır. Adams, eserine başladığında belki bir sürü karmakarışık fikirle işe koyulmuş ve sonunun nereye varacağını kendisinin de bilemediği bir serüvene girmişti. Ne var ki, ne yaptığının henüz farkında olmayan sanatçının kalemi çağının aynası olacak ve Otostopçu, 21.yüzyıl insanının varoluşsal sorunlarını bir bir açığa çıkaracaktı.
Kitabın ve filmin baş kahramanı Arthur Dent (filmde Martin Freeman tarafından canlandırılıyor), bütün o absürdlüğü ve tutarlısızlığı ile tam da çağımız insanını karakterize etmektedir. Evrenin dünya adlı küçük mavi bir köşesine atılmış, bir kökeni olmayan, mutlak bir temelsizlikle her gün yüzleşmek zorunda kalan, evrenin devasa boyutlarıyla karşılaştırıldığında bir kum tanesi kadar değeri olmayan bir insandır karşımıza çıkan… Kontrol ettiğini zanettiği hiçbir şeyin aslında hiç de kendi kontrolü altında olmadığını acıyla fark eden; geçmişin, geleceğin ve evrenin yasalarının altında ezilen ve artık evrenin merkezinde yer almadığını keşfeden bir kuşağın eseridir bu.
Dolayısıyla Otostopçunun Galaksi Rehberi, aslında varoluşumuzun nedenini araştıran bir çağdaş felsefe metni olarak da kabul edilebilir. Douglas Adams, belki de bundan yüz yıl önce bu çağın en önemli felsefi sorgulaması olarak kabul edilen Martin Heidegger’in “Varlık ve Zaman” adlı kitabında durmadan yinelediği soruyu, insanlığın yüzyıllardır sormayı unuttuğu soruyu, “Varlık nedir?” sorusunu tekrarlamaktadır kendi eserinde. Pek tabii bu kez, Heidegger’in ağır, ağdalı, anlaşılması güç dili yerine popüler kültürün, mizahın ve ironin dilini kullanmaktadır Adams. Otostopçunun Galaksi Rehberi’nde evrendeki tüm zihinlerin bir olup da hayat, evren ve her şey hakkındaki nihai soruyu cevaplaması için bir süperbilgisayar inşa ettikleri anlatılır. Milyonlarca yıl süren katrilyonlarca hesaplamadan sonra bilgisayar bu soruyu şöyle cevaplar: “42!” İşte bu büyük bir hayal kırıklığı olsa gerektir. Tıpkı Heidegger’in yüzlerce sayfalık eseri boyunca “Varlık nedir?” sorusunu tekrarlayıp durduğu halde bu soruya hiçbir cevap vermemesi gibi. Çünkü aslında bu sorunun bir cevabı yoktur ve yazarların göstermek istedikleri tam da budur. Bizlere varoluşumuzun anlamını açıklayacak genelgeçer ve nesnel hiçbir açıklama söz konusu değildir artık. Adams, aslında hayat, evren ve her şey hakkındaki nihai soruya bugüne kadar verilen cevaplarla, yani tüm kutsal kitaplarla, dinlerle, devletlerle, ideolojilerle, hümanizmle, aydınlanmayla, bilimle, aklın iktidarıyla acı acı dalga geçmektedir. Bu çağda artık ne Tanrı’nın ne de devletlerin hükmü 42 sayısının hükmünden daha güçlüdür!
Çoğunlukla Zararsızlar…
Filmde karşımıza bir elektronik kitap şeklinde çıkan Otostopçunun Galaksi Rehberi aslında, galaksinin dört bir yanına dağılmış gezgin araştırmacıların, kendi insiyatifleriyle girdikleri bilgilerle oluşturulmuş bir tür postmodern ansiklopedidir. Rehberde yer alan bilgiler, tamamen kişisel gözlem ve değerlendirmelere dayanmakta ve çoğunlukla da bir hayli absürd açıklamalar barındırmaktadır. Zaten Ford Prefect gibi Rehber çalışanlarının her şeyin hızla değişip dönüştüğü bir evrende ciddi, kalıcı ve evrensel açıklamalar yapmak gibi bir kaygı taşıdıkları söylenemez. Örneğin Rehber’de, bir Vogon uzay gemisi tarafından üzerinden galaksilerarası hiperuzay otoyolu geçtiği gerekçesiyle yok edilen Dünya Gezegeni ile ilgili madde şu iki kelimelik açıklamadan ibarettir: “Çoğunlukla Zararsız.” Bizleri bir hayli yadırgatan böylesi bir açıklamanın, aydınlanmanın ilk dönemlerinde hayat, evren ve her şey hakkında cilt cilt ansiklopediler yazarak dünyanın tüm sırlarına bilimsel çözümler önerdiğini düşünen Diderot’nun kemiklerini bir hayli sızlatacağı şüphesizdir! Görüldüğü gibi Rehberin tasarımı dahi, Adams’ın aydınlanma ve ansiklopedicilik geleneğine yönelik hınzırca eleştirisinin bir parçasıdır.
Otostopçunun Galaksi Rehberi’nin tasvir ettiği evrende, zaman yolculuğunun sırrının çözülmesiyle beraber tüm savaşlar anlamını yitirmiş, tüm siyasi mücadeleler gülünçleşmiş, iktidar yozlaşmıştır. Böyle bir evrene imparator olmak da elbette Zaphod Beeplebrox gibi bir çılgına yakışmaktadır: Evreni yönetmek gibi, bir formaliteden ibaret sıkıcı bir işle uğraşmak yerine evrendeki en sert içki olan Pangalaktik Gargara’yı icat eden ve evrendeki en hızlı uzay gemisini kaçırıp nafile maceralar peşinde koşan bir adam. Ne var ki, bu eğlenceli maceralar, tıpkı bugün içinde yaşadığımız tüketim toplumunun bizlere sunduğu uçucu hazlar gibi son derece geçici bir tatmin duygusu yarattıktan sonra, Zaphod’u da mutlak tatminsizliği ile bir kez daha baş başa bırakacak ve onu çaresiz bir hırsla başka başka maceralara sürükleyecektir. Öte yandan tüm galaksi imparator Zaphod’un bitmek bilmeyen bu çılgın maceralarını takip ededururken, evreni yöneten esas iktidar tüm şiddetiyle alttan alta işlemeyi sürdürecektir. Zaten Zaphod’un yaşadığı tüm bu serüvenler, aslında iktidarın kullanmasından çok, insanların dikkatinin iktidarın tahakkümcü şiddetinden başka yönlere çekilmesine hizmet etmektedir.
Otostopçunun Galaksi Rehberi elbette sadece neşeli karakterle dolu değildir. Eserin başta bahsi geçen o eğlenceli hicvinin içindeki gizli melankolinin en somut dışavurumu hiç şüphesiz paranoid android Marvin karakterinde vücut bulmaktadır. Her ne kadar robot Marvin, BBC’deki dizinin aksine bu filmde bir hayli sevimli bir karakter olarak resmedilmiş ve bundan dolayı da filmin yapımcıları çokça eleştirilmiş olsa da, Marvin’in sarf ettiği cümleler Otostopçunun Galaksi Rehberi’nin kara mizahi boyutunu belki de en çarpıcı şekilde yansıtmaktadır. Bir başkası tarafından programlandığının ve sadece belirli işlevler yerine getirmek için bu evrene bırakıldığının bilincinde olacak kadar zeki bir otomatın halet-i ruhiyesi çağdaş insanın halet-i ruhiyesine ne de benzemektedir.
Ford Prefect’e gelince, o da hiçbir temelin kalmadığı bir çağda, yaratıcı ve pratik zekasıyla, adeta “demokrasilerde çare tükenmez” cümlesini hatırlatırlatırcasına sık sık karşımıza çıkan, dönüşümlerin neredeyse sonsuz hızda yaşandığı bir dönemde esnek ve değişken fikirleriyle uyum sağlayamayacağı, ayak uyduramayacağı şey olmadığını bizlere gösteren bir uzay gezgini, olarak karşımıza çıkıyor. O aslında Otostopçunun Galaksi Rehberi’nin bir yazarı, postmodern bir ansiklopedist ve laf ebesi çağdaş bir aydın. Elbette onun gibileri de çevremizden, pek yakından tanıyoruz.
Görüldüğü gibi, Otostopçunun Galaksi Rehberi aslında belli karakterlerden ve birbiriyle ilgisiz gibi gözüken olaylara dair kopuk kopuk fragmanlardan ibaret sonsuz sayıda metaforlarla ve yaşadığımız çağa göndermelerle bezeli bir eser. Bu eser kendi içinde de kurgusal bir bütünlük ve devamlılık taşımıyor. Parçalılık hem kitap hem de film için geçerli ve aslında bu, kesinlikle bir sorun değil bilakis eserin içeriğini ve mesajını da pekiştiren bir özellik. Zira hangimiz bugün yaşadığımız hayatların çok tutarlı bütünlükler olduğunu iddia edebilir?
Evrenin Sonundaki Restoranda Son Bir Gösteri…
Bu koşullar altında, bu atılmışlık ve temelsizlikle, bu bilinçli boyun eğişle, bu sıkıntılı halet-i ruhiyeyle nasıl başa çıkabileceğimize gelince, işte tam da o noktada Otostopçunun Galaksi Rehberi, mizah, alay ve ironi adlı silahlarını ortaya çıkarıyordu. Tıpkı, Kinik okulunun kurucusu Sinoplu Diyojen gibi, Adams da, alıştığımız kuralların, kurduğumuz beklentilerin, hiç sorgulamadan sürdürdüğümüz davranışlarımızın aslında ne evrensel değerlere dayandığını ne de zorunluluktan kaynaklandığını, absürd ve yadırgatıcı cümleleriyle yüzümüze vuruyordu. Eserin bilimkurgu öğeleri taşıması elbette tesadüf değildi, zira bilimkurgu içinde yaşadığımız gerçekliği bizlere belki de en çok yadırgatma potansiyeli taşıyan bir türdü. Öte yandan Otostopçunun Galaksi Rehberi’nin özgünlüğü ilk defa bilimkurgu ve ironi gibi iki yadırgatmacı özelliği bir arada kullanmasıydı.
Böylece, Uzay Yolu ve Yıldız Savaşları misali uzay operalarının veya tüm galaksinin insanlığın denetimi altında şekillendiği Asimovcu gelecek tahayyüllerini de bizlere yadırgatan Adams, uzayın fethi ve insanlığın yayılması konulu tasavvurların anlamsızlığını tüm çıplaklığıyla gözler önüne sererken bu konuda bir eser vermeyi ya da söz söylemeyi düşünenleri bunu bir kez daha düşünmeye sevk ediyordu.
Kısacası, Otostopçunun Galaksi Rehberi, içindeki her şeyin insanlara malum olduğu ve her şeyin de ulaşılabilir olduğu bir evrende yaşayan canlıların başvurabileceği yegâne yol olan alaya başvuruyordu. Tüm söylemlerin ve değerlerin içinin boşaldığı, başlangıcının ve sonucunun hemen herkes tarafından bilindiği, tüm zamanların, geçmişin ve geleceğin tıpkı bugün küreselleşmeyle beraber mekanların aynılaşması gibi aynılaştığı bir evrende, kıyamet günü gelecek olan Mesih, evrenin çöküşüne tanık olunan “Evrenin Sonundaki Restoran”da süregiden gösterinin bir parçası, insanlık da farelerin yönettiği bir deneyin kobay hayvanları olabilirdi ancak. Gezegen boyutlarındaki dev bilgisayar, hayatın anlamına dair nihai sorunun cevabını “42” olarak gösterdiğinde (kim aksini iddia edebilir?), ölümsüzlüğe erişmiş canlılar, can sıkıntılarını giderebilmek için beklenmedik anlarda ortaya çıkıp insanları şaşkınlığa uğratan “Evrensel Dumur Ediciler” olmayı yeğlemişti.
Elveda ve Bütün O Balıklar İçin Teşekkürler…
Her şeyden öte Otostopçunun Galaksi Rehberi, durmadan yıkılıp yeniden yaratılan evrenin sonsuz döngüsü içinde, devasa gökcisimlerinin ve onları kuşatan daha da devasa uzay boşluğunun ortasında, iradelerinden bağımsız milyonlarca raslantı dolayısıyla doğan ya da ölen, savaşan ya da barışan, aşık olan ya da aldatılan, öfkelenen ya da sevinen, sıkılan ya da eğlenen, üzülen ya da mutlanan milyarlarca canlı ve cansızın arasında sürüp giden binlerce tesadüfün bir araya gelmesinden ibaret yaşamımızın ve o yaşamı üzerine kurduğumuz ahlaki yargılarımızın, değerlerimizin ve amaçlarımızın hiçliğe yakın küçüklüğü, belirsizliği ve anlamsızlığı ile yüzleşmek, aslında hiçbir şeyin kontrol altında olmadığını fark etmek ve bununla başa çıkabilemek için izlememiz ve okumamız gereken bir eserdir…
Kitabı okumadan filmden ne kadar zevk alınabilir bilmiyorum ama galakside çıkılan yolculukta karşımıza çıkan her yadırgatıcı ayrıntıyı keşfetmek ve Otostopçunun Galaksi Rehberi’nden azami zevk alabilmek için filmi izlemenin yetmeyeceğini mutlaka kitabının okuması gerektiğine de eminim. O zaman burada yazmaya çalıştıklarımın kitabın yanında ne kadar yetersiz ve eksik, filmin yanında da ne kadar abartılı ve fazla derin kaçtığı da görülecektir zaten.
Veda etmeden önce şöyle bir dönüp yazdıklarıma bakıyorum da, tüm bunları okuduktan sonra, filme gitmeyi düşünenler izleyecekleri filmin çok eğlenceli bir komedi filminden çok iç sıkıcı bir melankolik drama olduğu kanısına rahatlıkla kapılabilirler sanırım. Bu yanlış anlamayı düzeltmek için son olarak söylemeliyim ki, burada kaleme aldıklarım tüm seriyi okuyan birinin filme dair yaptığı bir alt okumadan ibarettir. Yoksa Otostopçunun Galaksi Rehberi filmini izlerken eminim gülmekten kırılıp çok ama çok eğleneceksiniz. Belki bir kez daha, hatta daha da fazla gidecekseniz filmi tekrar izlemeye. Gülmeye, eğlenmeye, neşelenmeye. Zaten elden başkası da gelmez, gülmemekten gayri şu ağlanacak halimize…
Douglas N. Adams Kimdir?
1952 yılında İngiltere’nin Cambridge kentinde dünyaya gelen Douglas Adams, yirmili yaşlara geldiğinde çeşitli radyo ve TV programları için skeçler kaleme alan, ancak başı maddi sıkıntılardan bir türlü kurtulmayan pek tanınmamış bir yazardı. Modern İngiliz komedisinin ünlü ekibi Monty Python’dan büyük ölçüde etkilenen Adams, “komik olmanın, akıllı insanların hem kendilerini ifade edebilip hem de istedikleri kadar saçmalayabilecekleri bir yol olabileceğini” düşünüyordu. Böylece üniversiteden sonra, kendi zayıflıklarıyla dalga geçen Pyton tarzı skeçler yazmaya başladı. 70’lerin sonunda BBC’de iş buldu. Adams, o sıralarda BBC’de yayınlanan ve ülkemizde bugün pek az kişinin hatırlayacağı gibi TRT tarafından “Dr. Kim” adıyla da gösterilen “Dr. Who” adlı bilimkurgu dizisinin metinlerini yazdı. Yine de, maddi durumu düzelmemiş, üstelik işi de başını aşmıştı. Neden sonra Adams, tüm diğer işlerini bırakıp biraz olsun eğlenmek ve kendini toparlamak için tüm enerjisini “Otostopçunun Galaksi Rehberi” adını verdiği radyo programına harcayacaktı. Program yayınlandığı ilk günden itibaren beklenenden çok daha büyük bir ilgiyle karşılandı. Adams 1979’da Otostopçunun Galaksi Rehberi’ni bir kitap olarak yayımlayınca ünü dünya çapında yayıldı. Beş kitaptan oluşan seri birçok dile çevrildi ve kısa zamanda yirmi milyona yakın sattı. Otostopçunun Galaksi Rehberi çok geçmeden BBC tarafından televizyon dizisi olarak da uyarlandı. Rehberin bir sinema filmine dönüştürülmesi Douglas Adams’ın da en büyük hayallerinden biriydi. Ne var ki, Adams, tam da filmin senaryosu üzerinde çalıştığı ve artık bir hayli iyileşen maddi servetini ve tüm kişisel enerjisini bu işe ayırdığı bir dönemde, 2001 yılında, ailesi ile beraber yaşadığı Santa Barbara’da ani bir rahatsızlık sonucu hayata gözlerini yumdu. Bu ay gösterime giren Otostopçunun Galaksi Rehberi filmi, büyük oranda Adams’ın ölmeden önce oluşturduğu işte bu senaryonun taslaklarına dayanılarak hazırlandı. Böylece Adams’ın yirmi yıllık hayali de gıyabında gerçekleşmiş oldu.
Otostopçunun Galaksi Rehberi (Kitapları)
70’lerin sonunda Douglas Adams’ın BBC’de yaptığı radyo programlarıyla bilimkurgu edebiyatının o zamana değin üzerine sinmiş olan fazlasıyla ciddi havayı son derece ironik bir dille yapıbozumuna uğrattığı ve daha sonra bu radyo programına sadık kalarak kaleme aldığı Otostopçunun Galaksi Rehberi 1979 yılında yayımlandı. Zaman içinde beş kitaplık bir seri haline gelen Otostopçunun Galaksi Rehberi, tüm dünyada büyük beğeni kazandı. O kadar ki, radyo oyunu ve romanından sonra televizyon dizisi, bilgisayar oyunu, çizgiromanı, tiyatro oyunu ve bir banyo havlusu şeklinde çok çeşitli biçimlere büründü. Ve nihayet, yirmi yıllık bir bekleyişin ardından, Garth Jennings’in yönettiği ve başrollerini Martin Freeman ve Mos Def’in paylaştığı bir film olarak karşımıza çıkıyor.
Bilimkurgu ile mizahı bileştirip ‘hicivsel bilimkurgu’ olarak adlandırılabilecek adeta yeni bir tür yaratan Otostopçunun Galaksi Rehberi, bugün İngiltere’de en sevilen ilk beş roman arasında yer alıyor. Bilimkurgunun en üretken isimlerinden Asimov’un ‘Robot’ ve ‘Vakıf’ serileriyle inceden inceye alay eden, “evrenin yaradılışı” ve “hayatın anlamı” üzerine bilimkurgu tarihi boyunca sorgulanan bir dizi soruyla dalga geçen Douglas Adams’ın otostopçusu, bir taraftan okurları kırıp geçirirken bir taraftan da “evrenin sırrını çözme” ve “dünyayı kurtarma” iddiasındaki bilim ve bilimkurguya yönelik kapsamlı bir eleştiri getiriyor. Onlarca bilimkurgu yazarına yüzlerce gönderme içeren Otostopçunun Galaksi Rehberi’nden tam anlamıyla keyif alabilmek ve eserin eleştirel boyutunu yakalayabilmek için şüphesiz belli başlı bilimkurgu yazarlarının eserleri hakkında bir fikre sahip olmak gerekiyor. Yine de bilimkurguyla daha önce hiç ilgilenmemiş olanlar da Otostopçunun Galaksi Rehberi’nden faydalanarak bir hayli eğlenebilirler. Zira rehbere başvurarak, bugüne kadar ‘dünyanın sonu’nun nasıl geleceğine dair ortaya atılmış en absürd kurguyu okumak, Radiohead’in meşhur şarkısının kahramanı olan dünyanın en melankolik robotu Paranoid Android Marvin ve galaksinin en çılgın imparatoru Zaphod Beeplebrox ile tanışmak ve en sonunda da evrenin ve hayatın anlamına dair nihai sorunun cevabını öğrenmek mümkün.
Eser, Türkçe’de Kabalcı Yayınları tarafından 5+1 kitaplık bir seri halinde yayımlandı.