Söyleşenler: Çağan Irmak, K. Murat Güney, Yasin Kaya
KMG: Çemberimde Gül Oya’da da Babam ve Oğlum’da da bir bölümüyle o dönemine değinme var. Bu tarihsel döneme yoğunlaşmanızın nedeni nedir?
ÇI: Sadece kendi içsel yolculuğum devam ediyor. Babam ve Oğlum tarihsel olarak tam Çemberimde Gül Oya’nın bittiği yerde, darbeyle başlıyor. O yolculuk yavaş yavaş günümüze dek gelecek. Bu filmimde 80 döneminin bir aile üzerine etkisi anlatılıyor. Fakat bunu yaparken o ailenin düşünebileceği kadar politik düşünmeye çalıştım. Ama Babam ve Oğlum daha çok babalar ve oğullar üzerine bir film. Ataerkil bir toplumda, babalar ve oğulların yaşamadan geçtikleri o küs dönemle ilgili.
KMG: Tüm filmlerinizde bir küçük çocuk var, 80 dönemdeki bu çocuklar sizin kendinizi bütünleştirdiğiniz karakterler mi?
ÇI: Dikkat ederseniz bütün filmlerinde bir anne de, baba da var; bütün filmlerimde bir aile var. Ailenin gerçekten çok çok önemli olduğunu düşünüyorum. Freudyen temalar değil bunlar asla. Ailenin karakterimizi oluşturmadaki önemini filmlerime yansıtmaya çalışıyorum. Ben bu açıdan çok şanslı bir insandım. Filmdeki gibi bir çiftlik evinde, Çok büyük ve güzel bir sülalenin içinde büyüdüm. Benim de bu filmden çıktıktan sonra çocukları açıp cep telefonlarıyla babalarını aramalarını, babaların çocuklarını arayıp bir kadeh içmeye davet etmelerini sağlamak gibi çok küçük bir amacım var; ama kendiliğinden çok büyüyecek bir amaç bu. Bu film yaşanmamış bir şeyi anlatıyor, yani yaşayamadığımız bir ömrü bir iki aya sığdırabilir misiniz babanızla?
YK:Dizi ve sinema filmlerinizde bir tutarlılıktan söz edebilirse, bu filmlerinizin tümünde estetik ve tematik anlamda yerel doku varken, deneysel olarak bile betimlenebilecek bir görsellik, klasik müzik Batılı bir estetik var…
ÇI: İnşallah seyirci sizin gibi yakından takip ediyordur. Benim anlatmak istediğim cümleleri siz kuruyorsunuz açıkçası. Ben en domestik ev kadını bile yaptığın şeyi anlayabilir. Tam anlamıyla adını koyamaz ama içinde hisseder. Bu his her şeyden önce geliyor. Bu TV seyircisi bile olsa en son yapmak istediğim şey seyirciyi aptal yerin koymak. TV hem sinemayı tetikliyor, hem geri çekiyor. Bazı diziler insanlara eğitilebilir geri zekalı seviyesinde davranıyor. Bazı diziler var ki bazı iş filmlerinden daha saygın konumdalar benim gözümde. Söz ettiğiniz sentez de kendiliğinde geliyor. Ben klasik müziği bir Batı müziği olarak değil dünya müziği olarak görüyorum. Benim kullandığım bazı estetikleri kamera hareketi olarak görmüyorum, oyuncunun göz ifadesini yakalamaya çalışıyorum. Koşan bir insanlar koşmalıyız, seyirciye hissettirmek zorundayız. Rus sinemasını iki kuralı görürsünüz: Ben haberci bir kamerayım ve diğeri ben bir gözüm. Koşan bir at olabilirim… O yüzden Dogma sinemasını keşfedilmiş bir sinema değildir, yanlış düşünüyorlar. Dogma sineması Cassavets’le birlikte vardı, o hepsinden daha fazla Dogma’ydı. İnsanların kendilerini sunuş şekillerini inanmayın. Trier çok önemli bir yönetmendir ama “ben dogma sinemasını keşfettim” demeye hakkı yoktur. Keşfettim diyorsa Cassavets’in Yüzler filmini seyretsin. Sinema üstüne çok fazla ve derin düşünülecek bir şey. Bunu yaparken bütün ön yargılarınızdan sıyrılmanız gerekiyor. Eğer bütün dünya size Marlon Brando iyi bir oyuncu diyorsa buna inanmak zorunda değilsiniz. Ben Baba filmine bayılırım ama Marlon Brando’yu hiç sevmem, orada kötü oynamıştır. Çok fazla etiketle birlikte, çok fazla başkalarının fikriyle beraber yaşıyoruz. “Sinan Çetin hep kötü film çeker…” Ben buna inanmam, inanmak zorunda değilim. Bunu önce kendim izlemeli, sonra kendim inanmalıyım.
YK: Babam ve Oğlum’un yapım hikayesini anlatır mısınız?
ÇI: Ben teenager’ken arkadaşlarım arkadaşlarımın en rahatsız olduğu konu… Ben bir kasabada büyüdüm, orada yapacak şey çok azdı. Orada yapılabilecek en keyifli şey babandan bir araba aşırmak ve bir tepeye arabayı çekip arkadaşlarla bir içerken dertleşmektir. Öyle zamanlarda arkadaşlarımın babalarıyla hep büyük problemi olduğunu gördüm, benim yoktu ama. O zamanlarda babalar ve oğulları hakkında bir film yapmaya karar verdim. Türk sinemasında maalesef babalar ve oğullarıyla ilgili çok az film vardı. Sonra o hikayeyi yazmaya başladım, en büyük yardımcım çocukluğumdu. Senaryo beraberinde çizgi romanları da getirdi. Bu senaryo yıllarca kolilerin içerisinde benimle beraber oradan oraya taşındı. Senaryoyu elime aldığımda o kağıt kurtçuklarının artık ölmüş olduğunu gördüm. Filminin ekibini çok iyi olması gerekiyordu, Mustafa Hakkında Herşey’de çalıştığım ekibi kullandım. Çalışmalarda her gün on saat çalıştık, düzenli çalıştık, beş hafta da bitirdik. Filmi yaparken hep çok iyi gidiyor bu iş, acaba bir şey mi olacak korkusu yaşadık. Ama hiçbir şey olmadı. Kafamdaki film bozulmadığı için alternatifsiz çektim filmi. Filmin montajı altı günde bitti.
YK: Mustafa Hakkında Herşey’de olduğu gibi bu film de çok sevilen bir dizinin arkasından yapıldı. Bu bir baskı oluşturdu mu sizin için, yoksa bunun tetikleyici bir işlevi mi oldu?
ÇI: Çok zehir zemberek bir soru. İlk defa böyle bir soruyla karşılaşıyorum. Asmalı Konak bana Mustafa Hakkında Herşey’i yaptırdı. Çemberimde Gül Oya, Babam ve Oğlum’u mu yaptırdı, onu bilmiyorum. Asmalı Konak’ın seyircisi Mustafa Hakkında Herşey’i beklemiyordu. Çemberimde Gül Oya’nın seyircisi ise Babam ve Oğlum’u bekliyor. Dizilerde sağladığım başarı, sinemada, bazı şeyleri istediğim gibi yapma özerkliği getirdi. O zaman ise yanlış bir saptama oluştu. Dizilerde bu kadar başarılı, sinemada niye başarılı olamıyor? Sinemada başarısızlık dedikleri şey başarısızlık değildir aslında. Benim başarımın kriteri gişe başarısı değil. Sinemadaki başarı bir hikayeyi anlatabilme başarısıdır. Şunu kabul ediyorum. Çağan Irmak denilen herif henüz oturmadı. Hala beni nereye koyacaklarını bilemiyorlar. Popüler sinemada mı, popüler bir adam mı, kişisel film mi yapıyor, çok kişisel mi bir adam…Bu adam sinemanın neresinde. Bu adam TV yönetmeniyse neden hep kendi senaryolarını kendi yazıyor? Bu başka bir şey yapmak istiyor ama daha çözemedik. Ben de kendimi bu iyi cümleyle ifade edebiliyorum: Çağan Irmak başka bir şey yapmak istiyor ama daha çözemedik, bakalım… Çağan Irmak filmi değil Çağan Irmak’tan bir film yazdırmamamın nedeni de bu. Benim kafa karışıklığım yaptığım filmlerle çözümlenecek.
YK: O zaman neden sinema filmi yapıyorsunuz. TV dizileri hem seyirci olarak olarak tatmin ediyor sizi, hem de yapmak istediğinizi yapabiliyorsunuz orada da.
ÇI: Sorunu tersten cevaplayayım. Ben dizi filmlerini sinema filmleri yapmak için yapıyorum. Neden sinema yaptığımın cevapları ise benim hayatım kadar uzun. Tam cevabını verebilsem sinema da yapmazdım herhalde.
KMG: Bundan sonraki projeleriniz neler?
ÇI: Kendi yazdığım ama çekmediğim Alacakaranlık Kuşaklarında bir hikaye serisi olacak. Bundan sonra sinemaya eğileceğim iyice. Farklı türlerde ama kendi hikayelerimi seyircilerle paylaşmak istiyorum. Bu şekilde kendi hikayelerimi yapmak kendimi çıplak hissetmeme neden oluyor, çok utanıyorum… Herkes senin kafandaki en gizli düşünceyi bile biliyor. Başlangıçtaki o utanç yerini sevince bırakıyorum. Böyle devam edecek. Bundan sonraki filmim ismi Ulak… Türkiye’de geçen bir korku filmi olacak. Bundan sonraki de belli, ondan sonraki de. Babam ve Oğlum’u hep ilk filmim olacak zannetmiştim. Üniversitede çok eski bir daktiloyla, Tipeksle sile sile yazmıştım. Oradan revize edildi senaryosu. O filmin finalinde neden benim sinemacı olduğumun cevaplarını bulacaksınız.
KMG: Mustafa Hakkında Herşey’yle aldığınız tepkiler bu filmi yaparken etkili oldu mu?
ÇI: Soğuk kanlı bir şekilde bekledim, hiç birini dikkate almadım.
KMG: Ama iyi tepkiler de geldi…
ÇI: Sizin jenerasyonunuzdan geldi o tepkiler de.. Bunlar beni çok mutlu ettiler.
Yarattığımız o entelektüel ikonlar sayesinden, bugün mesela Reha Erdem gibi bir yönetmen fark edilmiyor Türkiye’de. İyi mertebesine çok zor çıkartılıyorsun, çıkartıldığı zaman başkalarının oraya gelmesi çok mümkün olmuyor. Kendi sanatçına çok az sahip çıkıyorsun.
güzel olmuş
daha bi çok kişiyle röportaj yapılırsa daha iyi olur
çağan bey sizi film leriniz ve kişiliniz bence 10numara ben evli bir insanım size adana ceza evinden gelen gercek bir hikaye bana bunu askerlik yaptığım dönemde arkadaşşımdan aldım bu hikaye dünya ya mesaj var bir talebim yok sadece insanlıha büyük bir mesaj veben bunu yazdım mutvak rafın üzerinde 9senedir bunu sizle paylaşmak istiyorum buna inanınkı bu gerçek yaşanmış bir hikaye dedimya bir talebim yok sadece insanlar rın ömur boyu unutmuyacağı bir hikaye sizin yönetmen liğinizle çok güzel ve unutulmaz olacaktır ben bunu 9 senedir saklıyorum sizden bana yardım etmenizi rıca ediyorum saygılarımla bu film ergenlik cağına giren genç leri çok ilğilediriyor kusura bakmayın yorum dediniz ben bunu yazdım sizden randevu almak ve size bunu okumak isterdim yine sayğilarimla oktay sevgi .05062888593,ev.6449140