Mimar Sinan Üniversitesi Fındıklı Kampüsü Video Konferans Salonu’nda “iş kazalarını” tartışacağımız sunuma, İstanbul’da bulunan tüm dostları bekleriz…
“Bu sunumda Türkiye’deki ekonomik büyümenin ölümcül sonuçlarına odaklanacağız. AKP hükümetinin kısa vadede ekonomik büyümeyi en büyük öncelik olarak dayatan neoliberal söylem ve eylemlerinin bir sonucu olarak Türkiye’de kronikleşen iş cinayetlerini tartışacağız. Ekonomiye dair önceliklerini çok kısa vadede, krediye ve dış kaynağa bağımlı büyüme ve Gayri Safi Milli Hasıla’yı en hızlı biçimde artırma yönünde belirleyen AKP hükümetinin ve bu önceliklerle hareket eden işverenlerin, iş güvenliğini, iş sağlığını, eğitim ve teknoloji yatırımlarını uzun vadeli birer külfet, hatta birer “lüks” olarak gören ve göz ardı eden politikaları Türkiye’de emeğin zaman ve mekân sıkışmasına maruz kalmasına yol açıyor. İşi bir an önce bitirme, kârı maksimize etme telaşı, işçilerin yaşam hakkının önüne geçiyor. Bugün resmi rakamlara göre yılda 1.500’e yakın işçinin iş cinayetlerinde hayatını kaybettiği, yüz bin işçide 12 işçinin canından olduğu, yani iş cinayetlerinin Avrupa Birliği ortalamasının 6 katı kadar gerçekleştiği Türkiye’de iş cinayetlerinin neden “doğal” olmadığını, “işin fıtratının” değil siyasi ve ekonomik birtakım tercihlerin bir sonucu olduğunu tartışacağız.
Sadece 2008 yılında 26 kişinin, bugüne kadar da 160 işçinin iş cinayetlerinde hayatını kaybettiği ve Türkiye’de iş cinayetlerinin sembolü haline gelen Tuzla tersanelerinde gerçekleştirdiğim etnografik çalışmamdan yola çıkarak iş cinayetlerinin Tuzla’daki tersaneciler tarafından yine de nasıl “doğallaştırılmaya” çalışıldığını sorgulayacağız. Yeterli tasarruftan, teknolojik ve eğitimsel birikimden, uzun vadeli bir programdan yoksun tersanecilerin yalnızca ucuz iş gücüne ve banka kredilerine dayanan kısa vadeli büyüme modelindeki ısrarlarının işçilerin yaşamları üzerindeki hayati sonuçlarını inceleyeceğiz. İşçilerin örgütlenme ve hayatlarına sahip çıkabilmelerinin önündeki hukuki ve polisiye engellerin her geçen gün biraz daha arttığı bugünlerde iş sağlığı ve güvenliğine dair denetimleri, işverenden ücret alan iş sağlığı hekimlerine, denetim şirketi ve uzmanlarına devreden hükümetin politikalarına nasıl karşı koyabileceğimizi soruşturacağız. Son olarak, ancak Soma gibi çok büyük çaplı kazalar olduğunda hatırlanan işçilerin aslında sürekli devam eden tekil iş cinayetleri, yaralanma, sakat kalma, ücret alamama ve çalışan yoksulluğuyla baş başa kalma gibi sorunlarının neden gündemde geri planda kaldığı sorusuna yanıt arayacağız ve sınıfsal farklılıkların iş cinayetlerine ve işçilerin sorunlarına yaklaşım ve ilgide yol açtığı ayrışmaları incelemeye çalışacağız.”