Nostaljik Seyrin Kayıp Nesnesi: Yıldız Savaşları VII / Güç Uyanıyor (Star Wars VII / The Force Awakens)

yildiz savaslari nostalji
Star Wars VII / Güç Uyanıyor, çok kısa bir sürede tüm zamanların en çok gişe hasılatını getiren filmlerinden biri oldu. Disney’in Lucas Film’i satın almasının ardından yapılan bu ilk Star Wars filminde yönetmenlik koltuğuna Yıldız Savaşları’nın yaratıcısı George Lucas yerine J.J. Abrams geçti. Güç Uyanıyor filminin senaryo ekibinde Abrams’la beraber daha önce orijinal üçlemenin V ve VI’ıncı filmlerinin senaryosunu yazan Lawrence Kasdan da yer alıyor. Lucas, son çektiği Star Wars’un ilk trilojisiyle, başta ilk film Gizli Tehlike (Phantom Menace) öncelikli olmak üzere, hem yönetmenliği hem de senaristliği hakkında ağır eleştirilere maruz kalmıştı. Sonrasında Disney’den özür dilese de, Lucas yılbaşında yeni film hakkındaki ilk demecinde, Disney’i köle satıcısı beyazlara benzetti ve yeni yönetmen Abrams’ı da retro filmi yapmakla suçladı(1).

Yeni üçleme için Lucas’ın yazdığı senaryolar kullanılabilir miydi tartışılır ama Güç Uyanıyor filmi gerçekten de George Lucas’ın dediği gibi retro bir film ve seyircinin nostaljik tatminini amaç edinmiş gözüküyor. Çünkü Star Wars sagasının yedinci filmi “Çok uzun zamanlar önce, çok uzak bir galakside”(2) değil, Star Wars fanatiklerinin orijinal üçlemeyi seyrettiği zamanın hayal dünyasında geçiyor. Orijinal üçlemenin başkarakterleriyle aynı oyuncuların bu karakterleri canlandırması aracılığıyla tekrardan buluşmak bir yana son filmde senaryo ve tasarımlar direk referans ile Yıldız Savaşları IV (New Hope / Yeni Bir Umut) ve V (The Empire Strikes Back / İmparator) filmlerinden alınmış. “Güç Uyanıyor” filminde ana karakterler, Skywalker ailesinin anayurdu olan Tatooine gezegeninden başka bir gezegen olsa da, Jakku adlı, tıpkı Tatooine’a benzeyen ve yine çöllerle kaplı bir gezegende buluşuyor. Yeni filmin kahramanı Rey hurda toplayarak geçinen bir eskici, bu da bize yine saganın ilk filmi IV’üncü bölümde Luke Skywalker’ın üvey amcası Owen Lars ile Jawaların ikinci el malzeme pazarından C-3P0 ve R2D2 droitlerini aldığı konumu çağrıştırıyor. Star Wars VII’de de İmparatorluk kuvvetleri, kahramanlarımızın koruduğu R2D2’ya değil ama BB-8 adlı yine bir droite yüklenmiş planları ele geçirmeye çalışıyorlar. Bununla da daha bitmedi. “Güç Uyanıyor” filminde direniş güçleri yine gezegenleri uzaktan yok edebilen imparatorluğun yeni silahı, IV’üncü filmin ünlü Ölüm Yıldızı (Death Star) yerine, bu sefer Starkiller Base’ı (Yıldız Yok Eden Üs) etkisizleştirmeye çalışıyorlar. Yine baba oğul biri İmparatorluk güçleri diğeri ise direnişte olmak üzere farklı gruplarda birbiriyle savaşmak zorunda kalıyor ve saganın V’inci filminin ünlü sahnesinde olduğu gibi yüksekçe bir iskelede buluşuyorlar.

Şüphe yok ki, yeni kahramanlar tesadüf eseri kaçarken Han Solo’nun eski emektar uzay gemisine (Millenium Falcon) bindiğinde ve gemide kaçak imparatorluk askeri, eski stormtrooper, Finn yanlışlıkla taşları hologram canavarlardan oluşan oyunu (Dejarik) başlattığında en az Han Solo ve yardımcı pilotu Chewbacca’yı birlikte tekrardan gördüğünüz kadar seviniyorsunuz. Çünkü Dejarik oyunundan daha iyisi zaten tasarlanamaz, tasarlansa bile aynı etkiyi vermez. Bu elbette ki, teknolojik imkânsızlıklar veya piyasada hayal gücü eksikliğinden ötürü değil. George Lucas’ın, orijinal üçlemeden yıllar sonra yarattığı ilk trilojide, yaratıcılık adına yeni teknolojinin imkânlarından yararlandığı türlü yeni yaratıklar ve gezegenler vardı. Çoğu da beğenilmedi. Zaten Abrams’ın kendi Star Wars filminde Star Wars fanatiklerine mesajı, Lucas’ın ilk triloji için yarattığı Jar Jar Binks gibi tasarımların kemiklerini çölün kumlarının altına gömmekti(3). Jar Jar Binks şüphesiz kötü bir tasarımdı. Bir kere alttan alta ırkçı bir tınısı vardı, imaj olarak da “Karayipli tembel” klişesini çağrıştırıyordu. Jar Jar Binks, orijinal üçlemenin C-3PO karakterinin yerini alarak kötülük ve iyiliğin savaşında ortamı yumuşatacak, espri öğesi görevi görecek biri değildi. C-3PO bir makineydi ve o yüzden bu savaşa dair yorumları beceriksiz olsa da bir makine olduğu için yeterliydi ve kendisi diplomatik amaçlarda kullanılabilen bir tercümandı. Orijinal üçlemenin çokça en antipatik yaratığı olarak hatırlanan Ewoks bile imparatorluk güçlerine karşı girişilen Endor Savaşında (Yıldız Savaşları VI) direnişçilerin yanında gerekli olabilecekken Jar Jar Binks, Nathalie Portman’ın oynadığı Padme Amidela’nın abartılı makyaj ve kostümü gibi bir fazlalıktı ve hikayeye tek faydası etnik çeşitlilik mahiyetinde bir temsiliyet katmasıydı. Bu da tüketimi arttırmaya yönelik oyuncak ve oyun malzemesi üretiminin sıradan bir parçası olarak yorumlandı.

Abrams’ın Star Wars filminde oynayan yeni oyuncular arasında ünlü oyuncu yok, yeni kahramanların hepsi orijinal üçlemedeki gibi tanınmayan yüzlerden seçilmiş. Üstelik bu seçimde politik doğruluk hedeflenmiş. Rey karakteri Yıldız Savaşları filmlerinde başrolü oynayan ilk kadın Jedi adayı. Filmin diğer ana kahramanı Finn’i, yani kaçak Stormtrooper rolünü, bir siyah aktör canlandırıyor. Yeni yaratık ve makinelerde sadelik esas alınmış. Velhasıl BB-8, R2D2’nun gelişmiş bir versiyonu olsa da sadece hareketi sağlayan parçası değiştirilmiş. Orijinal üçlemede CGI tekniklerinin yokluğunda kostümler, makyaj ve maketlerle canlandırılan Kumadamları veya kukuletasının altına gizlenmiş minik Jawalar ve buna benzer yaratıklar vardı. “Güç Uyanıyor” filminin Jakku gezegeninde karşımıza çıkan CGI teknikleriyle hazırlanmış dev domuz sadece dev ama bunun dışında yine de bildiğimiz türden bir domuz. Elbette ilginç yaratıklar illa ki binbir çeşit hayvanın karması olmak zorunda değil ama strateji bundan öte yeni imkânlarla eski tadı yakalayabilmek ve “vintage” havası tutturmak üzerine kurulmuş.

Peki, retro bir film olması Star Wars VII’yi kötü bir film yapar mı? İyi film yapmak için orijinal olmak gerekmiyor ve bir filmin retro olması illa ki, orijinal olmadığı anlamına gelmiyor. Zaten orijinallik ve yaratıcılık arasında günümüz sanat çevrelerinde bir bağ da uzun zamandır aranmıyor. Öyleyse sorumuz “bu son Star Wars filminde nostaljik tatmin sağlanabildi mi?” olsun. “Güç Uyanıyor” bugün seyircinin o ilk Star Wars’u seyrettiği zaman aldığı zevki devam ettirebildi mi?

Kazablanka filminde Humphrey Bogart’in “Bir daha çal Sam…” (Casablanca -1943)(4) derkenki hissiyatından elbet Yıldız Savaşları seyircisinde de var. Freud, melankoli ve nostaljiyi matemli kişinin yas tutma işini reddetmesi olarak yorumlamış(5). Freud’a göre melankoli, kişinin kendisini kaybettiği herhangi bir şey (insan, eşya, ideal ve bunun gibi) ile özdeşleştirmesi ve böylece yas tutmaktan kaçması. Nostaljide ise kişi kaybettiğini, melankolideki gibi kendisi ile değil, içinde yaşadığı toplumla özdeşleştiriyor. İki durumda da amaç, kayıp olanın özdeşleşme yoluyla geçmişten bugüne taşınması ve yasın iptal edilmesi. Ancak burada nostalji melankoliye göre daha sosyal bir yapı çiziyor. Retro kültür ise nostaljik insanın kurduğu altın çağın hassasiyetlerini taklit ederek hafızayı hareketlendirmeyi ve böylece kaybedilmiş geçmiş ile bugünün bağlarını kurdurmayı amaçlıyor. Bunun için de duyuları geçmişte karşılaşılmış ses veya görüntülerle uyarmak en başat yöntem. Yani ekranda, imparatorluk güçlerinin Tie Fighter araçları hızla ve aynı “kükreme” sesiyle yaklaştığında seyircinin arzuladığı geri dönüş için ortam hazırlanmış oluyor. Bu haliyle, “Güç Uyanıyor” aynen bir tarih müzesinin işlevini üstleniyor. Ziyaretçilerinin kişisel hatıralarını aktifleştirmek için etkiselliği (affect) yüksek kayıp eşyaları bir araya getirerek bir sergi açıyor.

Ama bugünü dünle bağlamak için kayıp parçaları bulmak yeterli değil. Nostaljik seyirci, özlediği Star Wars’un orijinal üçlemesinin geri dönüşünü istiyor ama istediği tam olarak da 40 yıl önce çekilen filmlerin bir yeniden yapımı veya “cover” versiyonu değil. Bu imkânsız bir fantezi; çünkü kayıp olan ve özlenen Star Wars’dan fazlası ve zaten dileyen herkes kolaylıkla filmlerin orijinallerini oturup tekrar izleyebilir. Burada sorun yas tutulmasından kaçınılan şeyin yanlış yorumlanmasından kaynaklanıyor. Dün olan ve bugün olmayan, farz edildiği gibi 1970-80’lerin Star Wars filmleri değil. Žižek, Freud’a karşı, melankolinin yas tutmamak için kaybedilenle kaybedenin özdeşleşmesi sonucunda değil, aslen arzulanan şeye sahip olduktan sonra hissedilen hayal kırıklığı nedeniyle yaşandığını iddia ediyor(6). Melankolik kişi sahip olduğu şeye ilgisini kaybettiği için sahip olduğunu kayıp olarak algılamayı seçiyor. Yani bu denklemde yası tutulması kaçınılan ve kaybedilen, kayıp farz edilene duyulan arzunun ta kendisi… Melankolinin bu denklemine göre, geçmişte sahip olduklarımız bugün kaybedilmiş olduğu için değil geçmişteki arzularımızı bugün toplum olarak hissedemediğimiz için nostaljiğiz. Geçmişte bugün için idealize edilenlere sahip olma isteği bugün yitirilmiş. Star Wars’un ana temaları; iyiliğin kötülükle savaşı, özel biri olma yetisi olarak Jedilik ve hatta aile kuramı ve vaat ettikleri dünün dünyasındaki karşılıkları, idealleri ve gelecek tahayyülleri bugüne kadar gelemedi. Bu nedenle de Abrams bize Star Wars’un tam olarak reprodüksiyonu sunmuyor. Çünkü nostaljik tatmini mükemmel bir Star Wars’u sadece bir “cover” yaparak sağlaması mümkün değil. Bu sebeple de yeni Star Wars filminde iyi direniş güçlerinin kötü imparatorluğu nasıl yeneceğinin üzerinde durulmuyor. Hatta kahramanlarımız, bir planları bile olmadan sırf her zaman yaptıklarını söyledikleri şeyi yaparak Starkiller Base’i etkisizleştiriyorlar. Senaryonun amacı burada sadece eski filmleri şekilsel olarak tekrar etmek, yoksa hikâyenin ideası bugün etkisini toplum nezdinde çoktan kaybetmiş. Bugünherkes biliyor ki, kötülüğün karşısında ancak daha da kötüsü var, senaryoda detaylı anlatımlı bir kötülüğü yenme planı seyirciyi sürüklemez.

“Güç Uyanıyor” filminin en önemli getirisi ise Kylo Ren karakteri… Ren, Star Wars izleyicisi gibi geçmişe özlem duyuyor, dedesi Darth Vader’a özeniyor. Onun gibi kask takıyor ama aslen Darth Vader gibi vücudu ağır hasar aldığı için siborglaşmak zorunda kalmış değil. Vader’i taklit ediyor ama sadece imaj olarak Darth Vaderlaşabiliyor. Verdiği görev başarısızlığa uğrayınca Vader, kumandası altındakileri boğazlamadan sırf gücü aracılığıyla nefeslerini keserdi. Ama Ren, işler istediği gibi gitmeyince sinirlerine hâkim olamıyor ve ancak ışın kılıcıyla bir çocuk gibi orayı burayı dağıtabiliyor. Bir kötü olarak beceriksiz ve yetersiz. Bu haliyle, iyi bir Jedi olamayacağı için karanlık tarafa “belki en azından burada bir yer edinirim” düşüncesiyle geçmiş gibi duruyor. Kylo Ren’in, Jedi adayı Rey ile ışın kılıçlarını kuşandıkları sahnede, Rey’e “sana gücü nasıl kullanacağını öğretebilirim” sözü de bu yüzden pek güven telkin etmiyor. Kylo Ren yaralı olduğu için değil güce çok da hâkim olamadığı için Rey’e yeniliyor. Zaten güçten öte, Kylo Ren, Vader’ın kaskıyla daha çok ilgili, kaska bakıp “başladığın işi bitireceğim” diyor. Sanki gücü yönetmek istemesinin nedeni takdir kazanmak. Takdir, prestij sağlayıp güce çevrilebilir ama takdir edilmek için güce hakim olmaya çalışmak Vader’ı pek ilgilendirmezdi. Çünkü bu şekilde güç amaçtan çok araca indirgeniyor. Vader’ın bir dini vardı, Ren’in yok. Ren karakterinin karanlığı sahte, o nedenle de seyirciye göre çok da gerçek…

Star Wars VII’de nostaljik seyircinin dününü bugüne bağlayan Kylo Ren karakteri oluyor. Çünkü onun melankoli nesnesi bizim nostaljik seyir zevkimiz.

Notlar:
1- Kevin Jagernauth, “‘They Wanted To Do A Retro Movie’: George Lucas Talks His Break Up From ‘Star Wars,’ And More In 54-Minute Talk,” The Playlist, December 30, 2015, http://blogs.indiewire.com/theplaylist/they-wanted-to-do-a-retro-movie-george-lucas-talks-his-break-up-from-star-wars-and-more-in-54-minute-talk-20151230
2- “A long time ago in a galaxy far, far away….”
3- Christopher Hooton, “Jar Jar Binks Is Going to Die Unceremoniously in New Star Wars,” The Independent, accessed January 3, 2016, http://www.independent.co.uk/arts-entertainment/films/news/jar-jar-binks-is-going-to-die-in-star-wars-the-force-awakens-10225283.html.
4- Michael Curtiz, Casablanca, Drama, Romance, War, (1943).
5- Freud, Sigmund. 1917. Mourning and Melancholia
6- Slavoj Žižek, “Melancholy and the Act,” Critical Inquiry, 2000, 657–81.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s