Yeni eğitim döneminin başlaması ile henüz 7 yaşındaki yüzbinler yaygın devlet şiddetiyle hayatlarında ilk defa bu denli yoğun bir biçimde karşılaşacak, bu şiddete bizzat maruz kalacak. Eğitim sisteminin öğrencileri normalleştirmeye, iktidara tabi kılmaya ve karşı çıkanları cezalandırmaya yönelik genel ve yaygın şiddetinin yanında okulların açılması ile birlikte bugüne kadar evlerinde ve çevrelerinde yalnızca Kırmançeyi veya Zazacayı işitmiş, o dilleri konuşmuş, o dillerde düşünmüş çocuklar henüz konuşmasını bilmedikleri Türkçe'yi okuyup yazmaya zorlanacaklar. Alevi çocuklar ise bir kez daha zorunlu din derslerinde Sünni öğretisini İslam'ın tek ve yegâne biçimi olarak kabul edip öğrenmeye mecbur bırakılacak. Şiddeti silahlı çatışma ile özdeşleştirip barışı da silahsızlanmadan ibaret olarak değerlendiren yüzeysel anlayışın gözden kaçırdığı, ne var ki, aslında eğitim ve normalleştirme araçlarıyla kesintiz süren çok daha yaygın ve etkin mikro tahakküm yöntemleri sessiz sedasız ve sinsice hayatlarımızı biçimlendirmeye devam ediyor. Niçin her yıl televizyonlarda ÖSS'de Hakkari'nin yine 'maalesef' en 'başarısız' il olduğunu duyuyoruz? Niçin sağlık bakanlığını>n sadece Türkçe olarak yayımladığı tebliğleri takip edemediği, hastanelerdeki Türkçe tabelaları okuyamadığı, doktorun Türkçe söylevini anlamadığı için azarlanan ve azarlanmakla da kalmayıp tedaviden yoksun bırakılanların cahil olmakla suçlandığına tanık oluyoruz? Niçin Türkçe'yi bölge insanın aksanı ile konuşanların alay konusu olduğunu görüyoruz?
Peki ya, ÖSS Kürtçe yapıldığı taktirde en 'başarısız' ilin bu kez hangisi olacağını hiç düşündük mü? Hastanelerdeki tüm tabelalar ve doktorlar anlamadığımız, bilmediğimiz bir dili konuşsalardı kimin cahil olmakla suçlanıp tedaviden yoksun kalacağını gözümüzün önüne getirdik mi? Veyahut kendimizi yabancı bir dilde ifade etmeye çalışırken kullandığımız aksanın o dili ana dil olarak kullananlarca alay konusu yapılması durumunda ne hissedeceğimiz tahayyül ettik mi?
Yeni öğretim yılı Türkiye'deki insanları cahaletten kurtarma şiarıyla bir kez daha başladı. Ne var ki, insan sormadan edemiyor, esas cahil kim diye. Evet, esas cahil olan kim? Yukarıdaki soruları ortaya atan, düzeni sorgulayan ve kendilerine dayatılan zorunlu eğitim karşısında bocalayanlar mı yoksa bu ülkede yüzbinlerce insanın kendi ana dili olmayan bir dilde eğitim görmeye mecbur bırakıldığını bilmeyen, bilip de göz ardı eden, kendisini karşısındakinin yerine koyacağı yerde yüzbinleri cahillikle suçlayanlar mı?