Gerçekliğin Çölünde…

baskak1.jpgYazan: Hikmet Temel Akarsu

12 Ekim tarihinde Radikal Kitap ekinde “Başka Dünyalar Mümkün” kitabımız hakkında yazdığı aşağıdaki bu yazı için Hikmet Temel Akarsu'ya teşekkür ederiz.

Davetsiz geldiler ve uğurlamasız gittiler. Ama iz bırakmayı bildiler. Davetsiz Misafir adlı, 2000'li yılların hemen başlarında kültür ortamlarında tebaruz etmiş dergiden söz etmekteyiz. On sayı yayımlanan dergi, okurumuzun derin bir ilgisizliğiyle yüz yüze kaldıysa da bunu uzun yapmadı. Edebiyatta ve sanatta gerçekten öncü olanın, avangard olanın kaderinin böyle olduğunu bilebilecek, iyi yetişmiş gençlerdi onlar. Seçtikleri alan bilimkurgu idi. Bunun böyle olmasını doğal karşıladılar ve dergi kapanmış olmasına rağmen yollarına devam etmesini bildiler. Nasıl mı? Bilimkurgu kavramının şanına yaraşır bir tarzda, davetsizmisafir.org adresinde güncel yazılarını bulabilirsiniz.

Davetsiz Misafir tayfası, kelamı sanal ortamlara yıkarak, böylece topu taca atıp iç huzuruna erecek modellerden oluşmuyor. Malumaliniz Z Kuşağı bunlar. Zero yılından vizyona girmenin böyle bir şanı var. Söz konusu tayfa kuşağının şanına yaraşır bir iş yapmış; son derecede başarılı bir kitap çıkarmış: Başka Dünyalar Mümkün.

Kitabın adına takılıp 90'lı yıllardan itibaren dünya muhalif hareketinin sloganı olmuş bu klişeden yola çıkarak tekdüze siyasi kitaplardan bir tane daha çıktı diye düşünmeyiniz. Başka Dünyalar Mümkün dört dörtlük bir derleme. Bilimkurgu, siberpunk ve siyaset konularına odaklanmış kitap birçok yönden incelemeye, dikkatle okumaya değer, son dercede nitelikli denemelerden mürekkep.

Düşsel bir şölen
Başka Dünyalar Mümkün, normalde bir üniversite yayınevinin, Tübitak'ın ya da gönüllü bir kuruluşun veyahut da ihtisas yayıncılığı yapan bir yayınevinin alanına giren görevleri adanmış bir ruhla üstleniyor. Derleyiciler, ülkemizde yeterince bilinmeyen, okunmayan fakat aslında edebiyatın en zorlu ve en önemli alanı olan bilimkurguyu tanıtmak ve sevdirmek gibi bir işi kendilerine misyon edinmiş. Bu nedenle ortaya didaktik ve okuma zevki vermeyen bir kitap çıktığını düşünmeyin asla. Bilakis kitabı büyük bir zevkle okudum. Hatta bu yıl okuduğum az sayıdaki değerli eserin arasına koydum. Bunda en büyük etken derleyicilerin; bilimkurgu türünü incelerken bu alana; -onların 'hardcore' dediği ama benim bu ismi uygun bulmadığım için Ortodoks dediğim- Asimov, Arthur C. Clark, Heinlein gibi katı pozitivist, teknolojiye tapınan, uzak uzay maceraları anlatan, bir nevi bilimkurgu pikaresklerini savunan yazarların değil de distopyacılar gözünden bakmasıydı.

Kitabın derleyicileri açıkça söylemeseler de distopyayı edebiyatın en önemli alanı olarak görmekteler ve bu konuda yerden göğe haklılar. Zaten kitabı önemli kılan da bu. Çünkü 20. yüzyıla damgasını vuran distopyacılar Ursula K. Le Guin, Stanislaw Lem, George Orwell, Yevgeni Zamyatin, Ray Bradbury, Philip K. Dick, Aldous Huxley ve eserleri hakkındaki değerlendirmeler devreye girdiği anda kitap gerçek bir düşünsel şölene, bir metaforlar geçidine, yüksek edebiyat öğelerinin derinlemesine kullanıldığı bir alegoriler tayfına dönüşmekte. Ortaya çıkan bu tablo içinde insanlığın önüne gelmiş ve gelmekte olan en ağır 'dosyalar' derinlemesine tartışılmakta. Dolayısıyla kitap, misyonunun ötesine geçerek edebiyatımıza, yabancı olduğu alanlardan önemli derinlikler taşımayı başarmakta.

Derleyici Murat Güney'in bilimkurgu türünün önemini ve güncel siyasal ve felsefi alana etkisini anlattığı sağlam bir önsözün ardından kitap, tür hakkında hiçbir fikir sahibi olmayanların bile bilimkurgu ile normal edebiyat arasındaki temel ayırıcı özellikleri kavramasını sağlayabilecek son derecede açık ve okunaklı bir Samuel Delany söyleşisi ile başlıyor. Hemen ardından 20. yüzyılın en önemli bilimkurgu romancılarından Stanislaw Lem'in bilimkurgunun ne olduğunu betimleyen muhteşem bir denemesini okuyoruz ve ondan sonra çok önemli bir bilimkurgu yazarı olan Ursula K. Le Guin'in meseleyi biraz feministçe ele alan, bilimkurgu içinde kadının yerini irdeleyen, muhteşem bir edebi lezzete sahip kısa makalesini okuyoruz. Bunun ardından gelen Asimov söyleşisi ise bilimkurgu hakkında klasik denebilecek yargıları insicamlı bir şekilde sıralarken kitabın temposunu ve gradosunu düşürüyor. Bilimkurgunun Barbara Cartland'ı sayılan best-seller yazarı Asimov on dört yaş zekâsına hitap eden apolitik fikirleriyle biraz hafifleme duygusu yaratıyorsa da türün vazgeçilmezlerinden olduğu için fikirlerini bilinmesinde yine de yarar var.

Kitabın ikinci bölümü 'Ütopyalar ve Ütopyacılık' başlığını taşıyor. Bu bölüme bilimkurgu tarihinde önemli bir yer işgal eden Zaman Makinesi'nın yazarı Wells'in Avusturalya halkına seslendiği manifesto niteliği taşıyan, 19 Ocak 1939 tarihinde ABC'de yayınlanmış ünlü konuşması ile başlanıyor. Ardından düşünsel ve edebi boyutuyla bilimkurgu âlemini çok meşgul etmiş bir yazar olan Ursula K. Le Guin'in Mülksüzler romanı hakkında Judah Bierman'ın kaleme almış olduğu kritiği okuyoruz. Ondan sonra gelen denemede ise ünlü Marksist düşünür Frederic Jameson'un yine Ursula K. Le Guin'i inceleyen muhteşem bir yazısını okuyoruz. Jameson'un yazısı o denli güçlü bir deneme ki, kitabın zirvelere vurmasını sağlıyor. John Fekete'nin Mülksüzler ve Triton: Ütopyacı Bilimkurguda Birey ve Düzen incelemesinin ardından yine Ursula K. Le Guin'in Mülksüzler romanını irdeleyen ve Triton'la kıyaslayan bir Samuel Delany söyleşisi okuyoruz.

Başka Dünyalar Mümkün'ün ikinci bölümü çok yerinde bir davranışla Ursula K. Le Guin'e adanmış gibi gözüküyor. Düşünsel anlamda büyük dönüşümleri ateşleyen romanların yazarı olan Ursula K. Le Guin'in önemini sizlere birkaç satır içinde anlatmamız mümkün değil. İşin kötüsü bu kitabı okuduğunuzda da bunu kolayca çözmeniz mümkün değil. Çünkü burada kitabın taşıdığı temel sorun gündeme geliyor. Bu tür sofistike düşünsel kitapların klasik handikapı olmak üzere, bu denemelerden tat alabilmek, bilgi damıtabilmek için en azından Ursula K. Le Guin'in Mülksüzler, Karanlığın Sol Eli, Yerdeniz Büyücüsü gibi kitaplarını okumuş olarak 'derse' gelmek gerekiyor.

Farklı dünya tasarımları

Kitabın üçüncü bölümü de benzer üslupla tastamam Philip K. Dick'e ayrılmış. Bilimkurgunun bu öncü ve çok çok önemli yazarı kendisine verilen değeri fazlasıyla hak etmiş bir yaratıcıdır. Philip K. Dick'in Karanlık Kehanetleri başlıklı yazıda Douglas Kellner ve Steven Best'i okuyoruz. Söz konusu deneme o denli muhteşem ve etkileyici ki 143. sayfada kitabı yüzüstü bırakıp bilgisayar başına koştuğumu ve size bu satırları yazdığımı itiraf edeyim. Philip k. Dick'in nihilist teknokapitalizm ve apokaliptik dünya tasarımlarını yazarlar öylesine vurucu bir şekilde anlatmış ki ürpermemek mümkün değil. Postmodern çağ kapitalizminin bizi götürmekte olduğu felaketler dünyası hakkındaki vizyoner yaratıcılığıyla Philip K. Dick'in edebiyattaki saygın yerini ne kadar haklı olarak edindiğini panik ve kaygılar içinde görüyoruz. Kitabın bu noktada ikinci ve en büyük zirvesini yaptığını belirtmeliyim. Bu yazının ardından Stanislaw Lem'in Philip K.Dick'in bilimkurgudaki öncü ve yaratıcı rolünü betimlediği çok güçlü bir deneme geliyor. Ve sonra sözü Philip K. Dick'in kendisi alıyor.

Kitabın son bölümünde ise bilgisayar ağırlıklı ortamların hüküm sürdüğü 1980 sonrası Siberpunk kültürüne giriliyor. Bu bölümde Ballard'la yapılmış bir söyleşiyi de okuyoruz. Kitap Türkiye ve dünyada yayınlanan bilimkurgu dergilerinin sıralanıp okura adres gösterilmesiyle sona eriyor.

Başka Dünyalar Mümkün bilimkurgu, siberpunk ve distopyalar hakkında derli toplu bilgi edinmek isteyenlerin yararlanabileceği değerli bir kitap. Ucuz okumalardan sıkılmış ve geleceğin karanlık dünyasında bizi bekleyen sorunsallarla cebelleşmeyi tercih edecek 'hardcore' okur içinse gerçek bir düşünsel egzersiz. Bu kitabı geleceğin edebiyat ve düşünce dünyasında izleyici olarak olsa bile kendine yer ayırtmak isteyen tüm okurlara öneririm. Okurlara tek bir uyarım vardır. Bu değerli kitabı okurken bazı bilimkurgu şaheserlerini okumamış olmanın eksikliğini hissedebilirsiniz. Philip K. Dick'in Mars'ta Zaman Kayması, Ubik, Albemuth Özgür Radyosu, sonradan Blade Runner filmine esin kaynağı olacak Androidler Elektronik Koyun Düşler mi? adlı kitapları, Orwell'in 1984'ü, Huxley'in Cesur Yeni Dünya'sı, Wells'in Zaman Makinesi, Ray Bradbury'nin Fahrenheit 451, Ursula K.Leguin'in Mülksüzler, Yerdeniz Büyücüsü ve Karanlığın Sol Eli, Stanislaw Lem'in Solaris'i ve bir distopya değil heterotopya olmasına rağmen Delany'nin Triton'u gibi önemli eserler okunmuş olarak bu kitaba girildiğinde edinilecek sentez çok daha güçlü olacaktır.

Üçüncü bin yılın edebiyatına; daha doğrusu gerçeğin çölüne hoşgeldiniz…

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s