V for Vendetta: Fawkes’in Küllerinden Dirilenler

poster_vendetta_print.jpg V For Vendetta, gerçekliğin parametrelerinin hayal gücünü değil, tam tersi, fikirlerin materyali belirlediğine inananlar için anlatılan bir masalDevlet örgütlenmesi, koloni halinde yaşam sürmenin olası tek organizasyon biçimi değil elbette. Ama kuşaklar boyu hayatımızın kontrolünü başkalarına devretme alışkanlığı bürokrasinin varlığını tabiileştirdi. Fakat devlet ve bürokrasinin bunca yaygınlığına rağmen, yaşanırken çamur ve kil yığınından ibaret olan tarihin, tarihçilerin maharetli ellerinde dönüştürüldüğü haşmetli yapısının çatlaklarından sızan, değişik organizasyon olasılıklarına dair kimi fikirler de günümüze kadar geldi.

Olası bir toplumsal birlikteliği sağlamak için bireylerin hümanizm, üstün ahlâk anlayışı vb. ‘evrensel’ değerlerle dolmasına gerek yok: Paranoyanın yokluğu yeterli. Fakat ‘öteki’nden berikinden, benzerinden, yalnızlıktan vs. duyulacak korkunun pompalanmasıyla ‘denize düşen yılana sarılır’ ilkesi tetikleniyor. Devlete bu muhtaç oluşu rasyonelleştirmek için muhtelif mekanizmalar (kendi iradesini kullanma yanılsaması: Demokrasi; adalet yanılsaması: Hukuk; güvenlik yanılsaması: Ordu, polis) sürekli işliyor.

Mamafih, devlet sistemini kritik etmek, birçok entelektüel rakı sofrasının mezesi, çünkü en basitinden verileni olduğu gibi kabullenmemenin bir ifadesi. Ama o verili şartlara nasıl gelindiği, ayrı efsanelerin konusu: İnsanlar, birbirlerinden zarar görmemek ve kaynakları daha iyi paylaşmak gibi isteklerle önce toplumu, sonra devleti mi kurmuşlar yoksa sınıfların iflah olmaz çatışmalarında, menfaatçi sınıfın kontrol mekanizmalarına ulaşmadaki kullandığı bir araç mıymış devlet?
Bu efsanelerden hangisini beğenirsek beğenelim, bugünkü kurgunun insanlığın ortak ürünü olduğunu ve içine atıldığımız artikülasyonun bayağı derinliklerinde kodlandığını unutmamalıyız. Evet, onu fikriyat düzeyinde rahatlıkla eleştirebiliyoruz. Fakat özgürlüklerimizin kısıtlanmasına ne kadar kolay katlandığımıza; yahut hayatımız boyunca uğraşacağımız mesleğimizi, arzularımıza göre değil de para gibi emeğin soyutlaması olan, insani ilişkileri dolaylılaştıran bir kavramı elde etmek için seçmeyi ne kadar rahat kabullendiğimizi düşünürsek, bu kurguyu yoğun biçimde içselleştirdiğimizi de kabul etmeliyiz.
İşte bu içselleştirme ve alışkanlık dozunun yüksekliği, V’nin Evey’e yaptıklarını açıklıyor… V’nin kaç ömürdür yazılan kodu kırma niyetiyle uyguladığı karşı-propagandanın ayarı kaçmış yoğunluğunun nedeni, eleştirilerinin yaşam pratiklerine dökülecek derecede etkili kılmak. Fakat uyguladığı yöntem olan dünyeviliklerden kurtulma temelli, Doğu felsefelerindeki çile anlayışı da nihayetinde özgürlüğe dair bir tanım. V’nin ‘devletin zihinlerdeki özgürlük kavramını değiştirerek tutsaklığı gizlemesi’ne duyduğu öfkeyle, kendi özgürlük anlayışını yazdırmak için, sevdiğini iddia ettiği kişiye, bir ömür boyunca maruz kalacağı olası şiddetleri hızlandırılmış seanslarla zerk etmesi nasıl bir zihniyettir, o da tartışmalı. Nihayetinde en ufak bir diyalog ve etkileşim bile diğer kişinin hayatına bir müdahale olarak görülebilir. Lakin, ya müdahale sonrası edinilecek deneyim neticesinde, etkileşimden önce karşı çıkılan değerler benimsenebilecekse? Bu gibi olasılıkların varlığı durumu çetrefilleştiriyor. Ve kodlanmışlığın kaçınılmazlığıyla eş zamanlı olarak gönüllülüğün ve iradenin belirsizleşmesi, bu tür hassas dengelere dair konuşmayı imkânsızlaştırıyor. Yani “V de, Sutler de propaganda yapıyor, şiddet kullanıyor” diyerek onları aynı kefede eleştirmek, aşırı görecelilikle tümden kayıtsızlaşmak olarak da görülebilir.
Tarih boyunca gidişatla dertlenip, çekinmeden ‘olay’a müdahale edenler oldu. Börklüce Mustafa, Spartaküs, Gandhi… (Diğerlerinin hayatlarına/kararlarına duydukları saygının harekete geçmelerine mani olmamasına, ‘zaten herhangi bir davranışın tüm insanları etkileyeceğinin kaçınılmazlığı’ ve ‘kendi davasının topluluktan soyutlanamayacağı’ gibi fikirler zemin sağlayabilir. V’nin Larkhill Toplama Kampı’da başına gelenlerle, tüm İngiltere halkının kaderlerinin ayrıştırılamaz oluşu gibi, V’nin kişisel intikamı da iktidarın diğer kurbanlarından soyutlanamaz. Bence, hem duygusal tepkilerin sosyal/ideolojik değerleri vardır, hem de ideolojik çıkışların ‘dans edemeyeceğimiz devrimin bir işe yaramaması’ gibi duygusal/kişisel temelleri olmalıdır). Onlar yaşarken ne düşündüler bilinmez, ama yaşam öyküleri ve bir zamanlar varolduğu söylenen bedenleri, farklı ruhlar için mekân sağlıyorlar.
Guy Fawkes da uzun süre İngiliz Parlamento’sunu havaya uçurmak üzere yapılan bir girişimi lanetlemek için, yani beşiğinin kurtuluşuyla demokrasinin ve demokrasi kisvesi altında yönetici kesimin bekâsının kutlanması için, her 5 Kasım’da anılan bir figürdü. Sonra David Lloyd, Alan Moore’a “Neden onu [V’yi] kağıt maskesi, pelerini ve konik şapkasıyla bir bütün olarak yeniden hayata dönmüş bir Guy Fawkes olarak betimlemiyoruz? Gerçekten acayip görünür ve Fawkes’a yıllardır hak ettiği imajı verir. Adamı Kasımın her 5’inde yakmamalı, Parlamentoyu havaya uçurma çabasını kutlamalıyız.” * dedi ve V doğdu. Böylece iktidarın meşruiyetini pekiştirmek için kullandığı araç kendine dönmüş, haşmetli yapıda ufak da olsa bir çatlak daha oluşmuş oldu.
V’nin alışıldık süper kahramanlarda pek göremediğimiz vasfı, tanımlarını genel kabullerden almaması. V, ne Batman gibi devletin bodyguard’ı polis çağırdığında yardıma gelen, holding işletmecisi, ne de Spiderman gibi polis olan dayısı bir ‘suçlu’ tarafından öldürüldüğü için hukukça tanımlanan ‘suçlu’ kavramını aynen kabul eden ve ‘suç’u, öncesini, sosyal bağlamını düşünmeden, sadece oluştuğu noktada engellemeye çalışan biri. O, olay mahallinin gerisine bakmayı deniyor ve suçun izini sürdüğünde, adaletsizliğin gerçek kaynağının mahkemelerde saklandığına, korkmamız gerekenin güvenliğimizi sağlayacaklarını iddia edenler olduğunu görüyor. Kullandığı şiddetin yanında aynı zamanda sembolik bir terörist: Yasaklı sanat eserlerini biriktiriyor. Maskesinin ardına pısırıkça sebeplerden gizlenmiyor, V’nin bir fikirden ibaret olduğunu vurgulamak için kendi egosunu maskesiyle örtüyor. Velhasıl, çizgi romanın biraz daha karamsar bir havada biten sonunda, V eski düzenden kurtulabilmek için yıkıcı eylemleriyle gerekli kaos’u yaratıp vefat ettikten sonra, Evey, anarşinin yapıcı yönünü gerçekleştirmek için V’nin yerini alabiliyor. Ki bu ölümle V, tüm olanları ve olacakları denetleyecek, vazgeçilmez bir devrim lideri olmadığını gösteriyor; intikamını alıp, kökleri sökecek kaotik reaksiyonların aktivasyon enerjisini verdikten sonra sahneyi terk ederek kaderi tekrar belirsiz kılıyor…
Gelelim kadı kızının kusurlarına: Moore ve Lloyd, anarşizm mesajı vereceğim diye hükümetleri ve ona bağlı tüm alt kurumlardaki en ufak yetkisi olan her aktörü mutlak kötü figürler olarak çizmişler: tecavüzcü polis, sübyancı papaz, karısını döven bakan, iktidar fetişisti başbakan… Kontrol edici işleviyle hükümetin, tüm toplumun gücünü elinde tuttuğu gibi bir iddiayla iktidarı tek bir merkezde toplamışlar. Bu, 30’lar Almanya’sındaki faşist düzenin bir avuç Nazi tarafından inşa edildiğine inanmaya, yahut Türkiye’deki 80 darbesinin karanlık devrinin sorumlusu olarak, ülkedeki militarist geleneği ve devletin bekâsı zihniyetini ihmal edip, bir grup askeri görmeye benzer… Gerçekçi olmayan, ortodoks anarşist bir tavırdır. Zihinlerdeki kategoriler varolduğu sürece, o kategorileri işgal edenlerin kim oldukları, bence, o kadar da fark etmez.
Ama dedik ya, Vendetta bir masal. Gerçek hayatta, iyi ve kötünün net bir ayrımı yok, hatta iyi ve kötünün kendisi de… Amacımızın önünde bize engel olmaya çalışan, her türlü şiddeti, isyanı ve karşı koyuşu meşru kılacak iğrençlikte korkunç-kötü-çirkin-ork yaratıklar yok.
Peki bu filmin yayınına izin verilmesine ne demeli? Yalnızca iktidarı ele geçirmeye yönelik hareketleri muhatap ve ciddiye alıyorlar, iktidarın tümden yok edilmesi fikri ise algılarının dışında mı kalıyor? Bence filmden böyle görevler ve aktivasyon enerjisi beklenmemeli. Nihayetinde bir sanat eseri, propaganda filmi değil. Dövüş Kulübü’nden (Fight Club, 1999) çıkanlar gökdelen indirmedikleri gibi Vendetta’dan çıkanlar da TBMM’ye girişmeyecekler. Daha çok, Ezel Akay’ın filminin Karagöz ve Hacivat’ının sembolize ettiği fikirleri yaşatması gibi, Moore ve Lloyd da Fawkes’ın sembolünü ve temsil ettiklerini eserleriyle yaşatıyor. Wachowskiler ve James McTeigue da bu sürekliliğin bir parçası. Görüntüler aracılığıyla Fawkes’ın maskesinin ardında olan ruh bizlere de üflendi, daha da yayıldı. İçimizde diğerleriyle karşılaştı, karıştı ve çatıştı.

(*) Arkabahçe yayıncılığın çıkardığı V for Vendetta çizgi roman çevirisinden. ‘Boyalı Gülüşün Ardında’, sayfa 272.

V for Vendetta: Fawkes’in Küllerinden Dirilenler” üzerine bir yorum

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s